Page 21 - Yıldız'da Yaşam-Strateji Özel Sayısı
P. 21
Prof. Dr. Umran S. İnan kimdir?
Prof. Dr. Umran S. İnan, 1972’de lisans, 1973’te yüksek lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. 1977’de Elektrik-Elektronik Mühendisliği dalında Stanford Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Stanford Üniversitesi’ndeki akademik hayatı boyunca jeofizik, yakın uzay, iyonosfer ve atmosfer fiziği, radyasyon kuşakları, elektromanyetik dalga-temel parçacık etkileşimi ve çok düşük frekanslı radyo bilimi alanlarında çalışmalar yaptı; şimdiye kadar 60 doktora öğrencisi mezun etti. Umran İnan’ın Stanford Üniversitesi’ndeki araştırma grubu uzun yıllar Antarktika dahil olmak üzere yedi kıtada kırktan fazla yerde ve aynı zamanda da Dünya yörüngesindeki çeşitli uydularda gözlemler yaptı. Bu çalışmaların bir kısmı halen ABD’nin diğer üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışmakta olan eski doktora öğrencileri tarafından yürütülüyor. Umran İnan, Amerikan Jeofizik Birliği, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü ve Amerikan Fizik Kurumu’nun “Fellow” rütbeli üyesidir ve Uluslararası Radyobilim Birliği’nde çeşitli görevlerde bulunmuştur. 2010’da Türkiye Bilimler Akademisi Üyeliği’ne seçilen Umran İnan’ın çalışmaları sebebiyle Antarktika’daki bir dağ “İnan Tepesi” olarak isimlendirilmiştir. 2009-2021 arasında Koç Üniversitesi Rektörlüğü görevini yapmış olan Umran İnan, halihazırda Koç Üniversitesi Mütevelli Heyet Danışmanı olarak görev yapıyor.
YILDIZ’DA YAŞAM STRATEJİ ÖZEL SAYISI 19
Türkiye’de eğitim sistemi dediğimizde konuşulacak çok konu var. Bu nedenle özellikle pandemiyle birlikte eğitim sisteminin ortasına yerleşen online eğitim üzerinden başlamak istiyoruz. Sizce eğitim sistemimiz online’a hazır mıydı?
Pandemi Türkiye’yi vurduğu zaman iki hafta içinde bütün derslerimizi online vermeye başladık. İnternet ortamımız
ve bant genişliğimiz itibarıyla belli ki buna hazırdık. Tabii ki iyisiyle kötüsüyle tökezlemeler oldu. 2-3 ay sonra her yerde, “Online eğitim çok güzelmiş, artık üniversiteler bitti.” diye konuşulmaya başlandı. O zamanlar yine olayları yakından takip eden biri olarak gördüm ki esasında pandemi ortamı bize online eğitimin olabilirliğini göstermenin ötesinde eksiklerini de gösterdi.
Örgün eğitimle kıyasladığınızda online eğitimi hangi yönlerden eksik buluyorsunuz?
Pandemiden önce Amerika’da Coursera gibi kuruluşların, üniversite eğitimini online verebilmek gibi hayalleri
vardı. Ama pandemiyle birlikte hiçbirinin kampüsteki eğitimin yerine geçemeyeceğini gördük. Benim zihnimde üniversite eğitimi, nesillerarası bir randevu olduğu için bunun kampüslerde gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada öğretilenlerin içeriğinden çok, hocalarla öğrenciler arasındaki ve öğretim üyelerinin ya da öğrencilerin kendi aralarındaki etkileşim, disiplinlerarası dolaşımlar, kampüsteki
ya da kulüplerdeki aktiviteler önemlidir. Bana göre 18 yaşından 22 yaşına geçişin gerçekleştiği ortam yani üniversite en klasik tanımıyla budur. Bu ortamda online’ın minimal kullanımından bahsedebiliriz. Bir öğrencinin diploma için 40 ders alması gerekiyorsa bunlardan 2-3’ü Coursera
gibi şirketlerin çok efektif konularda
verdiği eğitimler olabilir. Ya da öyle bir hoca olabilir ki dünyada yüz bin kişiye bu dersi veriyordur, artık o dersin uzmanıdır; öyle bir uzmanlığın da hep üniversitede kalması lükstür. İşte o hocanın verdiği ders online verilebilir, üniversite de; “Bu dersi kampüsümde verilmiş olarak sayıyorum.” diyebilir.